Japonya-Juu
(7 Mayıs 2012)
Japonya'da belirli bir süre geçirince elbette o halkın alışkanlıklarını, tavırlarını ve kültürleriyle birlikte gelen davranışlarını daha da iyi anlıyorsunuz ve ben de anlamış bulundum.
Japonlar 2.0
Ş
u an Kyoto’da olduğumu bildiririm öncelikle.
İkinci cümlemde ise, Japon halkıyla toplamda 35 gündür birlikte olduğumu söylemek isterim. Bu süre zarfında kendilerini az çok tanıdım ve size de bu enteresan halkın, enteresanlıklarından biraz bahsedeceğim.
Varan 1
Hizmet sektöründe çalışan Japon, her zaman güler yüzlü. Emlakçıya mı girdiniz, hemen bir hoşgeldinizler, bir ilgi alaka… Türkiye’dekinden daha yoğun, bir yandan daha sahte bir ilgi bu. Bizde adam o gün mutsuzsa, bunu suratından okursunuz.
Japon’un en fantastik hale geldiği nokta ise market ve restoranlarda ortaya çıkıyor…
Örneğin Family Mart’a girdik. Girer girmez hemen birisi “Irrashaimaseeee…” (Hoşgeldiniz.) diyiveriyor. Sonra bu olay meksika dalgası misali yayılıyor ve içeride kaç kişi çalışıyorsa, herkes bunu söylüyor.
Garip olan bu değil.
Çalışanlar bu lafı söylemeye o kadar şartlanmış ki toplamda 5 saniye önce sizi gören bir çalışan, marketin içinde tekrar görürse, tekrar aynısını söylüyor. Bir raf arkaya geçiyorsunuz, öndeki rafa geri dönüyorsunuz ve…
“Irrashaimaseeeee!”
Korku filmi gibi.
Bu durumun restoranda olan versiyonu çok daha komik. Özellikle büyük restoranlarda, bu “hoşgeldiniz” dalgası, ön kapıdan başlıyor ve arka tarafa doğru yayılarak en son mutfağın içine kadar girerek, 15 saniye kadar devam ediyor.
Tamam! Hoşgeldim!
Varan 2
Ekonomilerinin nasıl bu kadar iyi olduğunu, nasıl bu kadar düzgün iş yaptıklarını anlamış bulunuyorum.
Japon çok çalışıyor bu bir.
İkincisi, her şeyin nasıl yapılacağı o kadar belli ki, siz mimarlık fakültesinden mezun olun, gidip bir şirkette muhasebe sorumlusu olarak iş yapmak isteyebilirsiniz. Neyi, nasıl yapmanız gerektiği size bir bir anlatılıyor, yazılıyor, çiziliyor ve robot gibi o işi yapıveriyorsunuz.
Bunu anlattım zira Japon, çok ilginçtir ki sosyal zeka veya pratik zekadan son derece yoksun!
Kore’de İngilizce soru sorduğum insanların nasıl kilitlenip kaldığından ve akabinde kaçma eğilimi gösterdiklerinden bahsetmiştim.
Japon, İngilizce olsun, Japonca olsun, bir şeyi anlamayınca öylesine şaşırıyor ki… Sanki o an 1500 yıl sonrasından gelen bir uzaylı olduğumu söyledim.
Ve ne söylemiş olabileceğimi asla düşünmek istemiyolar. O şaşkınlıkla, öyle bakmaya devam ediyorlar.
Bunu sokaktaki adamın yaptığını sanmayın. Pazardaki adam da aynı, istasyondaki de, marketteki de…
Mesela bir tur şirketine gitmiştik. Bize yardımcı olacak, Japoncası süper bir arkadaş da yanımızda.
Tur şirketi nedir, elindeki paketleri size gösterir, anlatır, yardımcı olur. Biz de bir kaplıcaya gitmek istiyoruz. Kaplıca da şart değil, güzel bir yerlere gitme niyetimiz var. Sakura da görebilsek iyi olur diyoruz falan.
Her türlü opsiyona açığız anlayacağınız.
Firmanın elinde de envaiçeşit katalog var. Biz böyle, hevesli ama ne yapacağını bilmeyen turist imajımızı hemen ortaya döktük; o kataloğa bakıyoruz, “Burası neresi?” diye soruyoruz, kadın kataloglarn yerini değiştirirken elinden bir tanesini kapıp, “Peki ya burası?!” diye sıkıştırıyoruz vs.
Tek isteğimiz, bize bir şeyler önermesi.
Kadın ise sadece sorularımızı yanıtlıyor.
– Burası neresi?
– Orası Hakone.
– Peki ya şurası?
– Orası Himeji Kalesi.
– Oraya günübirlik gezi şeklinde gitsek, nasıl olur?
ERROR.
Yahu bir şey öner; de ki, “Himeji Kalesi’ne tüm gün gitmek anlamsız. Belki şöyle bir Kyoto turu yaparsanız, oradan da geçiş yapabilirsiniz. Hem Kyoto’daki turda şunlar, şunlar var; Sakura’ların olduğu yerler de bol...”
Böyle bir cümlenin ortaya çıkması için tüm Japonya seferber olsa, yine de başarılı olunamaz.
Bizim paramızın olduğu belli, bir yerlere gitmek için can attığımız apaçık ortada, sen orada desen, “İnanılmaz bir tur var 2 gün sonraya. Biraz pahalı ama şunları, şunları yapabileceksiniz.” biz zaten o an o tura katılırız. Ama yok, kendi fikrini söylemiyor ki sorumluluk almasın.
Japon, sorumluluk almaktan nefret ediyor. O yüzden sana bir soruyu 120 kez soruyor, 16 kez onay cevabı almadan da işlemini yapmıyor.
Hiçbir satıcı, ürününü pazarlamıyor. Kolaylık yapmak istemiyor. Sana alternatif ürün göstermiyor. Seni anlamak için, kesinlikle çaba sarf etmiyor.
Japon sadece bakıyor.
Varan 3
Japon kızları bir garip. Bazıları tam Türk. Kaybolmuşum, istasyonu bulamıyorum, birine sorayım diye gidiyorum bir kızın yanına; soruyu yarım yamalak dinleyip “Ay bilmiyorum.” diyiveriyor.
Bazısı efendi gibi cevap veriyor, ona lafım yok.
Bazı Japon kızlar da yolda, parkta bahçede dinlemeden selam veriyor. Bunların genellikle üçerli beşerli kız grupları olması da dikkatimden kaçmadı değil. “Helloooo!!!” diyip ardından sizden tepki alınca da bir gülüşmeler, bir arkaya bakıp daha da çok gülüşmeler, dedikodular… Amaçları nedir, kesinlikle anlayabilmiş değilim.
Bir dahakine benden selamı alıp gülüşerek yollarına devam ederlerken, hızla arkalarından koşup “Nani korrrreeeee!!!” diye bağırmayı planlıyorum. Bakalım o zaman ne olacak ey Japon kızı?!
Varan 4
Japon sizi anlamıyor.
Bu ne demek, açıklayayım.
Şimdi ben belirli bir seviyeye kadar Japonca bilmekteyim ve biriyle iletişime geçtiğimde de asla komplike cümleler kuramıyorum, zor kelimeleri hiç seçmiyorum bile.
Buna rağmen Japon, nedense benim az önce büyük bir Japonca eseri birkaç saat içerisinde okuyup bitirdiğimi varsayarak, başlıyor da konuşmaya…
Japon’un o boş bakışını bu defa ben yapıyorum. “Anlamadm…” diyorum.
Japon ne yapıyor?
Aynı cümleyi, aynı hızda tekrar söylüyor.
Haaa, şimdi anladım işte! Çünkü az öncekinden çok daha farklı söyledin ya da bir anda vahiy geldi, Japoncayı sular seller gibi konuşur oldum!
Bunu da özellikle restorandakiler yapıyor.
Japonlarda nedense bir otomatiğe bağlama durumu var. Evet evet, olay bu. İşte olsun, sosyal ortamda olsun, otomatik hareket ediyorlar ve bu yüzden de o otomasyonun dışına çıkıldığında, kesinlikle duruma ayak uyduramıyorlar.
Japonda “panik kontrolü” de yok. Diyelim ki bir bekleme kuyruğu çok uzadı ve binaya sığmıyor. Görevli asla demez ki, “Abicim sen, sondaki, gel ikinci kuyruk yapalım şurada. Bak binanın dışına çıktınız hepiniz… Gel abi, gel…”
Onun yerine o kuyruk iki bina öteye kadar uzar gider.
Buradan da anlıyoruz ki Japon, insiyatif kullanamıyor. Kullanmak istemiyor. Neden? Çünkü sorumluluk sevmiyor!
Varan 5
Japon nedense çok sabırlı. Beklemekle ilgili hiçbir problemi yok. Hobi olarak sırada beklediklerini bile düşünüyorum artık.
Geçtiğimiz ay Harajuku’da bir dondurmacının önünde (Ben & Jerry’s) öylesine uzun bir sıra vardı ki… Alt tarafı dondurma ya! Ve yer gök dondurmacı kaynıyor. Yine de herkes bekledi de bekledi…
Toplamda iki adımda geçilecek sokaklar var ve trafik yok. Japon kırmızı ışık yanıyorsa, asla karşıya geçmiyor. Ama sokak o kadar ıssız ki… Yok, bekliyor. Ben bekleyemiyorum valla kusura bakmasınlar!
Varan 6
Sıkışıklıktan nefret ederim, Japon etmiyor. Neden? Çünkü alışmış.
Her sabah Tokyo’da öyle bir trende gittim ki okula… Böyle bir şey yoktu gerçekten. Bu sırada ayakta uyuyanlar bile oluyordu ama kavga gürültü de yok… Kadınlar “Ay orama değdin!” de demiyor.
Hiç anlamadım…
Varan 7
Özellikle trenlerde, Japon nedense telefonuyla oynamaktan büyük keyif oluyor. Herkeste bir iPhone, trene adım atar atmaz o telefonda bir şeyler yapmaya başlıyorlar. Ne yaptıklarını bilmiyorum tam olarak ama bir şeyler okuyanını da gördüm, klip izleyenini de… Telefonlar ellerinden kesinlikle düşmüyor; aşırı sıkışıklık olsa da, sadece bir durak gidilecekse de…
Alıp kıracağım bir tanesini bir gün.
Telefonu değil, kalbini…
Final
Japon bu şekil bir insan… Daha da var bariz özellikleri de onları 3.0’da anlatırım artık.
Fakat en iyi özellikleri şu ki hepsi kaliteli insanlar.
IrrashaimaseeEEee!!!
— Herhangi bir mağaza çalışanı