Japonya Juu-Roku

(26 Mayıs 2012)
 

Japonya'nın Maldivleri kıvamındaki Okinawa, bolca plaj, bolca dalış aktivitesi ile dolu lakin bizim ülke de hiç boş değilmiş, değerini bilelim.

 

Okinawa'da dalış

 

N

asıl havalı başlık değil mi? Sanki dalış yapmak hayatımın birincil amacı, Okinawa'ya da bu yüzden gittim binlerce kilometre...

Hiç alakası yok.

Bir kez Kaş'ta pakete dahil diye dalış dersi almıştım, bir kez de burada, yine pakete dahil olduğu için katıldım bu aktiviteye ve konu neden dalış üzerinde yoğunlaşmayı sürdürüyor, bilmiyorum.

Okinawa, Japonya'da bir "olay"; herkes gitmek istiyor, kimse nedense gidemiyor.

Nedeni de aslında basit; Okinawa güneyde ayrıca bir ada olduğu için uçak falan lazım, uçağa para lazım, zaman, otel, kimle gidilecek derken kimse gidemiyor galiba.
Benim bu tip sorunlarım olmadığı için ben yaptım paket programımı, gidiverdim. (Para bende, zaman bende gibi oldu bu da...)

Okinawa kısaca şöyle bir ortam:

 

Evet, her kumsalda mutlaka bir gelin, bir de damat bulunuyor; Okinawa'daki adet buymuş...

Tamam durun, daha şaka amaçlı olmayan bir fotoğraf göstereyim. Bu fotoğraf bir otelin plaja bakan bölümünden ve çoğu otelde böyle manzaralar oluşuyor. (Otel otel gezmiş izlenimini alan?)

 

Kısacası deniz, bir acayip. Zaten tüm Okinawa olayını da şu deniz için yaptım, hiç de öyle tapınak, bilmemne göreceğim diye uğraşmadım.

Okinawa'ya uçakla ulaşılıyor ve uçak da Naha havalimanına iniyor. Benim kaldığım fantastik otel de otobüsle tam 1 saat 40 dakikalık mesafedeydi ama bu sayede de pek güzel plajlara ulaşabildim.

Tam üç tane plaja gittim: Moon Beach (Adına hiç aldanmayın, çok dandikti.), Manza Beach ve Rizzan Beach. Son ikisi çok iyiydi ne yalan söyleyeyim...

Buradaki denize girme olayında enteresan durumlar söz konusu. Bizde nedir, çoğu yerde emniyet şeridi (Otoban?) bile yoktur, öyle açılıp gidersiniz.

Burada öyle bir şey, yok.

İlk başta çok sinir oldum bu duruma lakin anladım ki o şeridi geçerseniz, artık köpekbalığı mı, dev deniz anası mı, su yılanı mı... Bir şey sizi kapıp götürebiliyormuş. Bu nedenle de yüzülecek alan zaman zaman çok dar, zaman zaman da fena sayılmayacak bir genişlikte olabiliyor.

Bir de anladım ki Japonlar yüzmeyi pek sevmiyor.

Onlar daha çok, çimiyor.

Olur ya, suya dizine kadar girersin, şöyle ellerinle suyu önce bir alıp omuzlarında, kollarında gezdirirsin; bir 10 dakika geçtikten sonra da suya çömüp orada öyle durursun.
İşte Japon buna bayılıyor. Üstelik sırf Japon da değil, Çinlisi de pek seviyor bu durumu.
Zaten etrafta çok adam yoktu ama peşinden bir şeyler kovalıyormuş gibi yüzen de bir ben vardım.

Gelelim plajlara:

Moon Beach


Kaldığım otelin dibinde olmasından ötürü, ilk gün koşarak bu plaja gittim ve elbette ki "Giriş parası kardeş..." dediler. Verdik, girdik.

Ben sanıyorum ki maviyle lacivertin kucaklaştığı, güneşin tenimde dans edeceği, kumların içerisinde yuvarlanacağım, acayip bir ortam beni karşılayacak...

Hiç öyle bir şey olmadığı gibi bir anda Türkiye'yi mumla aradım. Bodrum'dur, Kaş'tır, ne güzeldir dedim ve Moon Beach'te bir dakika daha durmadan, oradan kaçtım.

Yine de merak edenler olabilir, sezonda şöyle bir yer oluyormuş:

 

Manza Beach

Moon Beach'teki hezeyandan sonra hemen internete koştum, bulunduğum bölgenin yakınlarında ne var, ne yok hemen araştırmaya başladım. Kısa bir araştırmadan sonra Manza Beach Hotel karşımdaydı...

Dedim olay budur ve öbür gün ilk iş Manza Beach'e gittim. Girişte para almadılar, plajda da toplamda üç kişi olduğu için adam şezlong ve şemsiyeden ayrı ayrı para istemek yerine, "Kimse yok zaten; şemsiye bizden olsun." gibi Japonlara inanılmaz ters bir tavır gösterdi, gerçekten şaşırdım. (Kuralsa kuraldır Japon için, asla bozmaz...)

Manza Beach gayet iyiydi; havuzu da kullanmama izin verdiler sağolsunlar.

 

Rizzan Beach


Buranın da adı tam olarak böyle değil ama olsun; Rizzan Beach olarak bilelim. (Otelin adı Rizzan aslen.)

Favorim sanrım Rizzan oldu zira plaj genişti, havuz inanılmazdı, hava da o gün tam olarak Temmuz gibiydi. (Temmuz gibi hava.)

Burası da sağ olsun giriş parası istemedi ama havuza girmek paralıymış diye bir duyum almıştım. Ben oraların sahibiymiş edasıyla plaja inip ardından yine o otelde 12. günümmüş gibi rahatça havuza yönelince, kimse benden şüphelenmek istemedi.

Şimdi gerçekten pinti olduğumu falan düşünmeyin de (Çok para harcadım, çoook...) orada birisi sizi durdurup bilet kesmek istemediği sürece de bir şey demeye pek lüzum yok, değil mi?

Kendimi kötü hissettim. Ama şezlong ve şemsiyeye burası ayrı ayrı para aldı bakın; hem de diğer yerden daha da pahalıydı! Dengelendi bence...

 

Son olarak dalış olayına değinmek istiyorum. Ama ondan önce de başka bir konuyu masaya yatırmak gerekiyor.

Şimdi böyle denizi bol bir ortama gittiniz diyelim, otelinizin de plajı yok. Sadece üç gün kalacaksınız ve bol bol denize girme niyetindesiniz. Ne yaparsınız?

Benim de idrak etmem geç oldu ama ilk günün sonunda dedim ki "Tekne gezisi"!!!

Sanki çok acayip bir şey keşfetmişim gibi bir heyecan, bir sevinç... Otele dönüp hemen dedim resepsiyondaki kıza, "Tekne turu var mı bu Okinawa'da?"

Soru net, cevabı da net olmalı. Ama diyalog elbette şöyle gelişti...

- Tekne gezisi mi???
- Evet... Hani bineyim, böyle bir yerlere götürsün beni, denize gireyim falan...?
- Denize girmek mi?

Eğer şurada uydurduğum tek bir kelime varsa... Yani sanki dedim, "Yarın böyle kocaman balinalar avlayabileceğimiz bir av turu var mı?"

Eminim bu daha normal gelirdi!

Diyalog şöyle devam etti:

- Mesela sabah işte 9'da, 10'da falan bir tekneye bineyim, koylara, denizin güzel olduğu bir yerlere falan gitsin, akşam da 5 gibi dönsün...
- Anladım...

Ben olayı çözdüm zaten, Japonlara böyle ilkokul seviyesinde cümlelerle konuşacaksın yoksa seni anlamak asla istemiyorlar. Her şeyi örneklendirerek yolumu bulabildiğimi keşfettiğimden beri, bir şeyi anlamayıp orada öyle şaşkınlıktan donduklarında, hemen örnekleri sıralıyorum; genelde de işe yarıyor.

Kızcağız ne istediğimi anladı fakat bir türlü böyle bir şeyin varlığından emin olamadı. Dedim herhalde tam gerizekalı...

Meğer saf olan benmişim.

Okinawa'da, tekne turu diye bir kavram yok. Var olan tek tekne turu tipi, dalışa yönelik.

Dalacaksanız yaşadınız, yüzecekseniz, şansınız yok...

Konu dalış yapmaya geldi böylece. Benim sahip olduğum pakette akşam yemeklerinin ve bir tane de dalışın olduğunu şans eseri öğrenmem konusunu geçiyorum; ikinci gün kalktık gittik dalışa.

Burada Blue Cave adında çok popüler bir mağara var, tüm dalış turları ve dalışa yeni başlayanlar oraya gidiyor. Biz de oraya kısa bir yolculuktan sonra vardık.

 

İlk önce dalış yapacağız, ardından da şnorkelle kısa bir tur daha atacağız.

Güzel olan şu ki burada ilk defa dalış yapanları bile direkt 5 metrelik suya atıyorlar; bizdeki gibi plajda oyalamıyorlar.

Ve elbette burada da Japonların her şeyden korkma konusu karşıma çıktı. "Aman çok uzaklaşma." "Aman oraya basma." "Aman ben demeden o paleti giyme." "Aman..!"

Aman hakkaten!

Tamam tüp olayı tehlikeli falan, haklısın da ondan sonraki şnorkel kısmında bırak da biraz kendim takılayım? Zaten uzaklaşıp nereye kaçacağım?

Düşünmeyin ki benim iyiliğim için öyle yapıyorlar... O kısmına eyvallah ama öylesine bir uyarı temposu var ki gerçekten yoruluyorsunuz. Böyle tam olarak ilkokul bebeleri gibi, hocanın gösterdiklerine bakıp hocanın gittiği yere kadar onu takip etmeye çalışmak, beni yordu...

Yalnız bu dalış olayından ve tüm turların dalış odaklı olmasından dolayı anladım ki Okinawa'nın olayı, dalışmış... Akşamları şöyle bir dolaştığımda o kadar çok dalış merkezine rast geldim ki zaten, bilinçaltınıza dalış yapmanız gerektiği kazanıyor resmen.

Tabii dalış, son derece tropik bir okyanusta olunca da gördükleriniz.... Bu noktada gerçekten beynim döndü çünkü denizin altında gerçekten şöyle manzaralarla karşılaştım:

 

Bir de elimize ölü balık tutuşturdular, dediler bununla aşağıda diğer balıkları besleyebilirsiniz. (Birbirlerine düşürüyorlar hep!) O sevimli, sapsarı balıklar, oldu size canavar! Hepsi elimdeki balıktan birer parça koparttı, balık bitti, parmaklarıma saldırdı manyaklar! (Tevekkeli o yüzden eldiven veriyorlarmış.)

Okinawa pek güzel bir yermiş, iyi ki de gitmişim, Japonya'da yaşayıp da bir türlü gitmeyenlere ibret olsun!

 


"Okinawa'da askeri üs var hocam oralar hep bitti..."


— Mecitözü'nde yaşayan bir Türk genci

Şuralardan birinde paylaşasım geldi