Japonya Saigo
(28 Mayıs 2012)
Japon yemekleriyle ilgili en son gözlemlerim ve Japon yemekleri dışında neler yiyebileceğinizi ağzınızın suyunu akıtarak anlattım, bence değerlendirin.
Japon yemekleri 2.0
T
okyo'ya yeniden gelmiş bulunuyorum ve fark ettim ki bayağı eve dönmüş gibi bir havadayım; ulaşımı ezbere biliyorum (Abartayım.), caddeler, sokaklar, o kalabalığın içerisindeki mücadele tanıdık...
Tokyo gerçekten yorucu bir şehirmiş; o kadar çok küçük yer gördükten sonra iyicene anladım bunu.
Japon yemekleri konusuna devam ediyorum ama öncesinde, Osaka'dan Tokyo'ya yine otobüsle geldiğim konusuna biraz değineceğim.
Evet, hiç akıllanmadım ve yine gece otobüsüyle yolculuk ettim ama bu defa Willer Express adında havalı bir firmadan aldım bileti. Yani bir önceki sefer gibi yüzlerce saat otobüste kalmayacağımı biliyordum.
Willer Express çok hoş bir bekleme salonunda beni ağırladı, ekranlarda hangi otobüse bineceğim net bir şekilde yazdı ve gece 10.30'da binip sabah 7.30'da Tokyo'da olacağım her noktada bana bildirildi.
Osaka - Tokyo seferini yapan 110 numaralı Willer Express otobüsü, Tokyo'ya sabah 6'da vardı.
Bu otobüs işini bırak ey Japon! Hayır yani net bir şekilde beceremiyorsun işte. Ya çok geç, ya çok erken... Ruh hastası oteller de en erken öğlen 3'te check in yaptırıyor zaten! (Benimki de 4'tü üstüne üstlük.) Ben de gittim otelin lobisinde uyudum. Neyse ki acıdılar da odamı hızla temizleyip 12'de aldılar içeri.
Evet, ne diyorduk? Yemekler...
Burada yemek olayı benim için tam bir mücadele oldu. Nedeni yemekleri beğenmiyor olmam değil, sürekli gezmeye çalıştığım için yemek olayının sürekli bir "zaman kaybı" olarak bana problem oluşturması. Ankara'da olsam derim ki, "Şurada bir sandviç yerim, oradan giderim."
Burada "şurada yiyeyim" demek için orada bir süre bulunmuş olmanız gerekiyor ve ben gittiğim çoğu yerde en fazla üç gün kaldığım için o yerleri hiçbir zaman öğrenemiyorum. Dolayısıyla şöyle bir manzara oluyor: Geliyorum şehre, hemen gidilecek yerleri öğreniyorum, haritadan rota çıkartıyorum ve misal öğreniyorum ki ilk durağıma gitmek için 100 metre ötedeki metroyu kullanabilirmişim. Oraya gidene kadar yemek mekanı gördüm, gördüm; görmediysem bir anda aç billaç tapınağın tekine girerken buluyorum kendimi...
Bazen yemeğe öncelik verip şöyle bir yürüyeyim diyorum, o zaman da bir tane anlaşılır yemek mekanı göremiyorum.
Yemek olayı beni zorladı burada ama çok da değerli bir konu haline geldi; düzgün yemek yediğimde çok şahane bir iş başarmış gibi hissettim.
Yemek mekanları
Japon stili, içki odaklı yerlere Izakaya deniliyor burada ve adım başı Izakaya bulmak mümkün. Burada alçak masalar da olabiliyor -tatami üzerinde bağdaş kurup alçak masalarda yiyorsunuz- normal sandalye-masa kombinasyonu da bulunabiliyor.
Yediğiniz her parça yemeğe para ödeyebildiğiniz gibi saat başına para ödeyerek istediğiniz kadar yiyip içme şansınız da olabiliyor. Örneğin 2000 yen'i basıyorsunuz, bir saat boyunca istediğiniz kadar yemek, istediğiniz kadar içecek... Biz olsak mutfağı isteriz masaya ama Japon görgülü; abartmıyor ve yiyebileceği kadarını istiyor, içebileceği kadarını sipariş ediyor.
Izakaya'lar yemek servisinde bir numara değil ama karnınızı doyurup çıkmak mümkün. Japon geleneğini, göreneğini tatmak için Izakaya'lara gitmek şart.
Yakiniku'cular
Ben tabii geleneksel adını bilemiyorum mekanların ama her masada bir ızgaranın bulunduğu ve çiğ etin masanıza geldiği yerler, Yakiniku'cudur benim gözümde.
Buralar favori mekanlarım arasında fakat her şeyde olduğu gibi burada da etin pahalı olma gibi bir sorunu var. Pahalı olsun da doyayım diyorsunuz, o da yok. Japon sanırım ki küçük porsiyonlar yiyor zira beş parçalık bir et geliyor, abartmıyorum tam 5 dakikada yiyip bitirebiliyorsunuz.
Yakiniku mekanlarında eti yalnız başına yememek lazım, yanına mutlaka pilavdır, patatestir, soğandır, bir şeyler istemek gerekiyor. Bir de içecek alayım, etin gramı da biraz daha fazla olsun derken sıradan bir yemeğe 60 TL verip çıkıyorsunuz.
Canım...
Okonomiyaki'ciler
Japon Yemekleri başlıklı yazıda Okonomiyaki'yi anlatmıştım; işte sadece bu yemeği servis eden yerler de bulunmakta ve burada uygun fiyata doymak da mümkün.
Okonomiyaki mekanlarında da masada kocaman bir yemek pişirme kısmı bulunuyor ve çiğ Okonomiyaki karışımı geldiğinde bu yere boca edip bir güzel kendi yemeğinizi hazırlıyorsunuz.
Okonomiyaki'nin yanında bir şey yemeye de gerek yok üstelik; sadece güzel soslarla yemeğinizi süsleyin ve güle eğlene yiyin! (Yemek programı sunma vaktim gelmiş.)
Köri'ciler
Şimdi Japonya'ya geldim, yemek vitrinlerine bakıyorum, böyle şinitzel gibi etleri, pilavı yan yana getirip koyu kahverengi bir sosla servis etme modası var. Sos da tabağın yarısına kadar var yani, belli ki önemli bir unsur. Ne yazıyormuş diye okumaya çalışıyorum, "Karee" yazıp duruyor. (Katakana ile yazmışlar, demek ki dışarıdan aldıkları bir yemek.)
Karee aşağı, Karee yukarı, bana da inme mi inmiş nedir, bu Karee'nin Köri olduğunu gerçekten haftalar sonra öğrendim. Bir de cinsim ya, ne olduğunu anlamadığım için asla yemiyorum. Üstelik köriyi de çok severim!
Neyse, meğer körili yemekler çok ama çok meşhurmuş. Sırf köri ağırlıklı yemekler satan bu Köri'cilerden de bolca bulmak mümkün Japonya'da.
Körili yemekler nasıl oluyor, mesela sadece pilav ve köri sosu, şinitzel gibi kızartılmış et ve köri, balık ve köri, sosis ve köri... Bazı köricilerde acayip çeşit var ama çoğunda daha az çeşit oluyor. Tadları da pek güzel yemeklerin...
Izgaracılar
Kocaman biftekler, bonfileler mi istediniz? Etleri şöyle ince ince doğrasınlar, onlar pişirsin, siz yiyin mi diyorsunuz? Belki hamburgerler, çizburgerler mi istedi canınız? O zaman zar zor bulunan bu ızgaracılara gitme vaktidir...
Izgaracılarda çok bir numara yok; şahane et yiyip çıkıyorsunuz fakat ben size Osaka'da gittiğim bir yerdeki olayı anlatacağım.
Süper hamburgerlere ev sahipliği yapan, Yodobashi alışveriş merkezinin üst katlarında bulunan bu mekanda hoş bir özellik daha vardı ki belirli bir paraya, sınırsız içecek, salata bar ve çorba alabilmeniz. Ben bunu da istedim ve gittim ilk salatamı küçücük tabağa doldurdum. Marullar da en üstte kaldı, sosu falan da dökünce hepten eğreti durur oldu her şey.
Masaya geldim, salatayı yemeye çalışırken marullar hep dağıldı, kırmızı sosla birlikte masaya döküldü; sosları ben sildikçe onlar yayıldı, marulları ben topladıkça onlar dağılmaya devam etti.
Burada garson kızların dikkatini bir çektim zaten.
Neyse daha yemeğim gelmedi deyip gittim yeni bir tur salata alayım dedim. Bir de açlıktan gözüm mü dönmüş nedir, tepeleme dolduruyorum tabağı. Marullar yine üfleseniz uçacak şekilde duruyor, sosu da üstlerine döküyorum sıkmalı bir şişeden. Sos da güzel, bol bol koymaya çalışıyorum. Sonra bir şey oldu, sos tıkandı.
Bunu bir işaret olarak kabul et ve dur, değil mi?
Ben zorlamaya, sıkmaya devam ettim şişeyi ve "PLÖRÇ" efektiyle birlikte, sosun büyük bir bölümü üstüme, saatime, elimdeki salataya, marulların bulunduğu kocaman kaseye ve nihayetinde yere döküldü.
Dedim asla kıpırdamamalıyım çünkü elimdeki salatadaki marullar da düşmek üzere. Bunu demeden birkaç tanesi kendini yere attı ve daha fazla vakit kaybetmeden ortalığı toparlayayım dedim.
Rezil olma korkusuyla hızlı hareket ederken, hızlı bir dönüşle en başta doldurduğum kolayı da yere boca ettim mi?
Ettim.
Bildiğin Mr. Bean filmi. "Johnny English in Japan."
Küçücük de bir yer ayırmışlar salata, içecek vs. barı için, orayı tamamıyla dağıtmış oldum böylece. Şansıma da garsonların hiçbiri neler olduğunun farkında değil.
Hemen peçetelere saldırdım, bir temizlik fırtınasıyla çiçek gibi yaptım ortalığı. Elimde de 30 tane peçete oldu ve onları nereye atacağımı da bilemedim ama olsun.
Sonradan bir garson fark etmiş olacak ki rezilliğimi, daha güzel bezlerle geldi, temizledi kalanları.
Olsun, yemekler çok güzeldi; yine olsun, yine yaparım!
Sushi Bar
Japonya'nın değişmezi sushi barlara koşmak istediğinizi biliyorum! Zaten insanlar da buralara bolca rağbet ediyor...
Sushi bar'larda konsept aynen bildiğiniz gibi; tabak tabak sushi'nin, sashimi'nin döndüğü platform önünüzden geçerken, buradan istediğiniz tabağı alıyor ve anında yutuyorsunuz. (Lezzetli, o açıdan...) Ardından da işiniz bitince görevlilere bir işaret çakıyorsunuz, masanızdaki tabakları sayıp kaç yen borcunuz olduğunu söylüyorlar.
Sushi barlar çeşit çeşit sushi ve sashimi denemek için en iyi mekanlar...
Ramen'ciler
Sadece Ramen üzerine yoğunlaşan yerlerin olmasına şaşırdım açıkçası. Bu tip mekanlarda gerçekten sadece ramen oluyor ve ancak yanına birkaç parça farklı şey istemenize izin veriyorlar. (Gestapo.)
Ramen'cilerin olayı genellikle şu şekilde. Gidip bar gibi bir yere oturuyorsunuz, size bir kağıt uzatıyorlar, kağıda işte acı mı istiyorsunuz, ne tip bir sos istersiniz, eti çok mu olsun gibi, inatla Kanji'ye yazılmış seçenekleri işaretliyor ve geri uzatıyorsunuz. Ramen'iniz buna göre servis ediliyor ve bol bol ses çıkartarak tüm kaseyi yiyorsunuz.
Yemek yerken ses çıkartmak burada gelenek. Öyle kibar kibar yemenize gerek yok. Bir erişte parçasını ucundan yakaladınız mı? Hemen vakumlayın içeri ve çıkan sesle de gurur duyun; ne kadar çok ses, o kadar çok iştah!
İtalyan restoranları
Japon'un İtalyan yemeğine bayıldığını anlamam pek uzun sürmedi. Tokyo'da bir ton Saizeriya gördüm İtalyan bayraklı logosuyla ve dedim, "Bu Saizeriya meşhur galiba?" Cevap güzeldi: "Hem meşhur, hem ucuz..."
Öyle Mezzaluna falan gibi bir ortam düşünmeyin tabii. Fakat dandik Sbarro gibi bir fast food italyan yeme mekanı da hayal etmeyin. Saizeriya, ikisinin arasında bir yerde.
Burada özellikle makarnalar pek güzel ama yanında tavuktur, sosistir, onlar da çok iyi gidiyor. Salatalar bolca mevcut, yemek ardından tatlıları da bir bir götürmek pek keyifli.
Saizeriya benzeri birkaç İtalyan lokantasına daha gittim ve onlar da genelde aynı konseptteydi. Tüm bu mekanlarda içecek barı diye bir adet var ve bir kez para verip sınırsız içecek alabiliyorsunuz. Arkadaşlarınıza da içecek alabiliyorsunuz iki bardak doldurup ama birisi görürse, "Hayırdır?" diye soruyor anında. Rezil olma pahasına yapar mısınız, bilemem...
Sanıyorum ki İtalyan restoranlarına bayağı bir uğradım. Neredeydi, Osaka'da sanırım, nerdeyse her öğünü orada yer olmuştum hatta. İtalyan yemeği iyi ki varmış!
İngiliz restoranları
Fish & Chips olayının inanılmaz revaçta olduğu ve süper lezzetli bir şekilde servis edildiği İngiliz restoranlarına Japonya'da adım başı rastlamak mümkün.
Nasıl, inandınız mı?
Şaka yaptım hiç öyle bir şey yok... İngiliz yemeği mi var allaşkına?!
Hamburgerciler
Ve son olarak, Burger King, Mc Donalds, Wendy's ve Mos Burger gibi hamburger odaklı yemek mekanlarına adım atalım.
Burada Burger King eser miktarda var.
Mc Donalds adım başı bulunmakta ve çoğu 24 saat açık.
Wendy's'i sadece bir yerde gördüm orası da saçma sapan bir yerdeydi.
Mos Burger ise Japonya'da karşılaştığım, enteresan bir hamburgerci ve ondan da çokça bulunmakta.
Bu mekanların ortak özelliği, Türkiye'dekilere göre farklı hamburgerler ve içeceklere ev sahipliği yapması. Yok bacon'dır, Teriyaki'dir, balıktır... Hiç görmediğim birçok hamburger gördüm buralarda.
İçecekler arasındaki "kavunlu soda" da bayağı enteresandı. Soda değil bu, bildiğiniz votkası olmayan "Keglevich Melon" içkisi. İçine de biraz gaz koyun.... Tadı çok güzeldi de hamburgerin yanında bir garip oldu...
Tavernalar
Taverna deyince acaba kafalarda nasıl bir imaj oluştu? Bizdeki gibi sıra sıra masalar falan mı? Taverna nedir ayrıca tam olarak?!
Buradaki sazlı sözlü eğlence mantığı genellikle girişi perdeyle örtülü ve içerisi toplamda 1.5m2 olan mekanlarda gerçekleşiyor. Ben de zaten bu mekanları içeriden gelen müzik sesiyle keşfettim.
Bunlardan bir tanesi, Tokyo'da kaldığım Shinkoiwa semtinde, metro durağına yürürken karşıma çıkıyordu. İlk defa önünden geçerken bet sesli bir adamı göz ucuyla içeride gördüm ve geri dönüp perdenin arasından, içeride neler olduğuna baktım.
İçeriye toplamda sekiz kişi ya sığar, ya sığmaz. Şarkıyı söyleyen de müşterilerden bir tanesiydi zaten. Ya bar tipi yerlerde oturuluyor, ya da iki tane masa var, onlarda...
Osaka'da ise dar bir sokak boyunca bunlardan art arda gördüm. İnsanlar gerçekten ayakta durarak bir yandan ufak bir yemek yiyor (Izgara bir şeyler, ne olduklarını anlamadım.), bir yandan da bira içiyordu. Hele Cumartesi günü bu mekanların herhangi birinde yer bulmak direkt olarak imkansız; hepsi tıklım tıkış. Bir tanesi vardı -sanıyorum ki en popüler mekanlardan biriydi- kapısında 20 kişilik sıra vardı. İçeriye de baktım, floresan ışığında yan yana oturan bir takım insanlar...
Vardır bir bildikleri herhalde...
Tatlıcılar
Sütlaç, işte ne bileyim, kazandibi burada da inanılmaz tercih edilen...
Uyduruyor değil mi sürekli?
Japonya'daki tatlıcı mantığı aslında Avrupa'dan araklandığına inandığım bir oluşum. Zaten tatlıcılarda bolca Fransız veya diğer gavur isimleri de görmek mümkün.
Buralarda genellikle minnacık pastalar, ondan daha da küçük tartlar ve jölemsi bir takım yiyecekler satılıyor. Bazı mekanlarda bir yerlere oturmak da olası ve oturdun diye tatlıların fiyatı artmıyor.
Pastalar gerçekten çok hafif ve genellikle iki lokmada bitiyor. Sonra gidip illa ki bir başkasını deniyorsunuz, kendinizi alamıyorsunuz zira hepsi pek lezzetli.
Şöyle alıp eve götüreyim, akşam ailem de pasta yesin derseniz durup dururken bir pastaya 100 TL vermiş oluyorsunuz. (Bizde daha ucuzdu değil mi? Türkiye'deki fiyatları unuttum, çok havalıyım.)
Poğaçacılar
Bunlara ne isim versem hiç bilemedim.
Bizdeki pastaneleri düşünün. Onların "poğaça, açma vs." satan kısımlarını genişletin ve tüm dükkana yayın. Girişte bir tepsi alın, bir de kıskaç (O aletin adı nedir?) ve bu kıskaçla açık büfe misali, çeşit çeşit yiyeceği tepsinize doldurun...
Bunlardan en meşhuru Vie de France ve nerede görsem mutlaka içeri girdim, asla duramadım. İçerideki hamur işi o kadar fazla ki... Bildiğin gözünüz dönüyor ve her şeyi almak istiyorsunuz. Bir de buradaki yağdan mıdır, nedendir bilmiyorum, bu hamur işleri asla ağır gelmiyor.
Olayın en güzel tarafı da şu:
Bizde peynirli poğaça dersin, zeytinli açma istersin, eser miktarda peynir, zeytin çıkar içlerinden. Bu artık kültür olmuş bizde zaten, hiçbir yerde şöyle içi dolu dolu bir poğaça yemek mümkün değildir.
Burada ise bir şey çikolatalıysa, çikolata akıyor içinden. İçinde sosis var diyorsa, sosise doyuyorsunuz. Hiçbir yiyecek yemedim ki "içerisinde şu var" deyip de o şey az olsun.
Donut'cılar
Krispy Kream, Mister Donut adındaki iki donut'çının ele geçirdiği Japonya'daki donut'ları da yemeden olmuyormuş, bunu her donut'çının önünden geçerken kendimi içeride bulmamla anladım.
Buradaki mantık da Vie de France gibi yerlerdekiyle aynı: Tepsiyi al, donut'ları tepsiye diz, kasada öde, mutlulukla ye.
Donut'ların ilginç bir huyu da var ki yedikçe yiyesiniz gelmesi. Hiç öyle doyuma ulaşamıyorsunuz, enteresan...
Donut'ların tanesi 2-4 TL arasında değişiyor lakin bir tane donut'çı gördüm, 6.5 TL'den başlıyordu fiyatlar... Adını da unuttum şimdi ama havalı bir yerdi. Aslında denemek lazımdı da ne zaman bu donut'çıyı görsem bir yerlere koşturuyordum...
Sonuçta Japonya'da donut da pek güzelmiş.
Marketler
Yemek mekanlarından sonra marketlere de değinmek isterim çünkü Türkiye'dekinden bayağı farklı oluşumlar.
Bahsettiğim süper-marketler değil, onlar pek farklı değil çünkü.
Burada 24 saat açık, ufak market zincirleri yani "Konbini"ler çok meşhur. Lawson, Seven Eleven (Bunu da sürekli Winning Eleven diye okudum kafamda.), Family Mart, New Days ve türevleri, hangi şehire giderseniz gidin bir yerlerde karşınıza çıkıyor.
Bu marketler ufacık olmalarına rağmen, gerçekten her şeyi alabiliyorsunuz.
Makas, portakal, el bezi, kağıt, muzlu yoğurt, enerji içeceği, hazır yemek, pişirilmiş yemek...
Her konbini'de ATM, fotokopi makinesi ve tuvalet de bulunmakta.
Konbini'ler konusunda beni mutlu eden en önemli konu, böyle üç-dört gün dayanma süresi olan bir çok yiyeceğin satılması. O markette mikrodalgada ısıtmanıza izin verilen kocaman yemek tabaklarının yanında, Türkiye'de hiç görmediğim kadar çeşitli "Kurabiye, poğaça, donut" satılmakta. Limonlu kek de var, ekler pasta da, tuzlu açmamsı bir şey de...
Bu mekanlarla ilgili tek problem, ne alırsanız alın 2 TL'den başlaması. Ufacık bir çikolata bile 2.5 TL... Bir kurabiye, bir çikolata, bir içecek alayım, birkaç tane de akşam için bir şeyler alayım derken, toplamda beş parça anlamsız şeye 25 TL veriyorsunuz. Hoş değil.
Diyeceğim o ki Japonya'da çeşit çok, yiyecek çok, lezzet tartışılmaz. Bol yiyip kilo almanın imkansız olduğu bir yer hayal ediyorsanız, orası Japonya olabilir. (Böyle dedim diye gelip de Burger King'de yemeyin...)
Japonya'da aç kalmak bir tercihtir.
— Udon üzerine yakiniku yiyen Tuna-beyi